21 Şubat 2017 Salı

                              YAŞ OTUZ DOKUZ: HAYATIMA BİR BAKIŞ

Otuz dokuz da olduk... Dün gece hayatım bir film şeridi gibi geçti gözümün önünden.Nedense doğum günlerimde çocuksu bir hâl kaplıyor içimi. Yaşadığım, yaşayamadığım şeyler geliyor gözümün önüne.

Macera, Yatağan'da başladı.Evet, İzmir doğumluyum;ama üç ile on yaşlarım arasında sevgili Yatağan'ımdaydım. Hayatta ilk hatırladığım şey de bahçeli, küçük bir ev ve şimdi ismini hatırlayamadığım o şirin mahallede arkadaşlarımla koşmalarımız. Bulanık bir resim gibi gözümün önümde.Sanırım üç- dört yaşındaydım.Bir de Gökhan'ın "bak acımayacak" deyip bahçedeki cam kırıklarına basması ve ayağının kanaması. Hâla o dikiş izleri vardır biraderde.

Yatağan, çocukluğumun başkentidir. Lojman günlerimiz bir çocuğun düşlediği her şeyi bulabileceği güzel günlerdi. Bitmek bilmeyen maçlar, bir türlü süremediğim bisikletim, Emin abim, mahalle maçlarımız, böğürtlenli yolda üstümüzü batıra batıra yürümelerimiz, oradan, mezarlığın kenarından kestirmeden ürke ürke çarşıya gitmelerimiz ve deniz...Bodrum, Marmaris gezmelerimiz. Bir çocuk daha ne ister ki?

Sonra Tunceli...Memur çocuğu olmanın sonu:Tayin...Tam bir yere alışırsın, haydi babanın tayini çıkar.Tunceli, seksen üçte on yaşında vardık sana.Önceleri hiç alışamadım.(Nedense Giresun'da da böyle oldu). Orada da bir çocuğun arayacağı her şey vardı. Lojmandan Munzur'a giden bir iki kilometrelik vadide bütün börtü böceği, hayvanları öğrendik herhalde. Munzur'da, Dinar'da az mı yüzdük? Biz çocuktuk, hayatın tadını çıkarıyorduk ve o zamanlar terör yoktu. Harika bir tabiatı vardı Tunceli'nin. Munzur, Gözeler, Ana Fatma...Ve tabii ki içimde okuma aşkını başlatan Türk ve dünya klasikleri serisini, babamın bir yaz tatilinde getirişi ve o kitapları bir solukta bitirişim. Maceradan maceraya atılışım.

Yaz tatillerinde (gelebildiğimiz) memleketim Güney'im. Küçük, taşlı, çukur; ama çocukluk romanlarımın baş mekanı Güney'im. Güney'i oradan oraya altını üstüne getirdiğimiz  Ali, Gökhan, Süleyman, Osman, Yalçın, Hüseyin... Yaz sıcağının kavrukluğunda yapmadığımız muziplik kalmadı.Hastane çöplüğünden enjektör mü almadık(!), ilk sigaralarımızı mı içmedik (birader içmemişti sanki), camide az mı koşturduk...

Seksen altıda hayatımın şehri, ilk gençliğimin başkenti  sevgili Giresun'um.Giresun... Ah Giresun...Seni ömrüm oldukça  hatırlayacağım. Karadeniz'in en güzeli, fındığın kalbi ( Ordu değil!), yeşille mavinin mükemmel uyumu, kalesi dünyanın en güzel manzarası, sevgili,çok sevgili okulum, mezunu olmakla gurur duyduğum Giresun Atatürk Lisesi...Sevgili arkadaşlarım Eyüp Giray Gökçin, Gökhan Gürbüzerol, Ümit Yılmaz, Alper, Hakan Ekiz, Mehmet Ceylan,Tan,Muhammet İbrahim Ethem Nil,Serdar Nil....

Ve üniversite... Konya canım Konya ...Seni unutmak mümkün mü ? Önceleri sana
da alışamadım.Çocuk gibi bir üniversiteliydim. Çaktırmamaya çalışıyordum; ama ilk defa evden ayrılan yaşı on yedi, görünüşü on dört, on beş bir çocuk.Lakabım da hazırdı: "Ufaklık". Canım arkadaşlarım Süleyman,Ebuzer,Tamer,Gökhan,Hakan,Nazif,Özlemler... Ve çocukluk hayalim tiyatro:Önce Konya Gençlik Tiyatrosu; sonra Yurtkur Tiyatrosu.Sahne hayalimin gerçek olmasını sağlayan sevgili Sezer (Sezgin) nasıl unutulur ki? Ya Mevlana! Her sıkıldığımda, darlandığımda eşiğine geldiğim Mevlana; Selimiye Camii, İnce Minare, Alaattin Tepesi, Meram saymakla biter mi ki ?

 Okulun bitişi ve ilk tayin yerim:Trabzon/Tonya ve öğretmenlik maceramın başlayışı. Küçüklerim, canlarım...Karadeniz'in eşsiz doğası.Dostlarla yapılan uzun mahalle, köy gezileri. Oralarda gördüğümüz saygı. İlk öğretmenliğin doyumsuz tadı. Hepsi güzeldi.

Ve bozkırın çocuğu Yozgat/Çayıralan- Kayseri. 97/2002 arası Anadolu'nun ortasında geçti. Çayıralan Yozgat'a bağlıydı ;ama Kayseri'yle ilişkisi daha fazlaydı. Sivas Caddesi'nin dili olsa da anlatsa Nihat Hoca'mla dolaşmalarımızı.

 Evlilik ve İzmir .Doğduğum yerlere döndüm. İzmir 'de dört yıl kaldım. Güzel günlerim de oldu; ama ben bir türlü tam ısınamadım. İzmir'in bana üç  büyük katkısı oldu: Yaşar konserleri ,Ekrem Küççük dostum ve şiirlerim. Diyebilirim ki İzmir ,şiirlerimin başkenti oldu. En çok İzmir'de şiir yazdım. Evimde Körfez'e karşı, çay ve şarkılar eşliğinde ilham perisiyle çok baş başa kaldım.

 Sonra memleket:Denizli. Denizli'de Sarayköy, Kale ve Tavas'ta çalıştım. Özellikle Zeybekler Anadolu Lisesi  benim için çok özeldir. Çalışmaktan en keyif aldığım okul, canım Zeybekler.

 Şimdi " eş durumundan" Manisa'dayım. Ve iki yıldır babayım.Canım kızım; sevgili eşim ve benim canımıza can kattı. Hayat macerası devam ediyor. "Görelim Mevla'm n'eyler/ N'eylerse güzel eyler."


                                                                                                      Ağustos 2012

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder