TÜRK ŞİİRİNİN ÖZGÜN SESİ ATTİLA İLHAN ve MEMLEKETİMİN BEREKETLİ KADINLARI İNCELEMESİ *
Attila İlhan, Türk şiirinin en özgün ve en
çarpıcı seslerinden biridir. Onun şiirinde Türk şiirinin bütün birikiminin yanı
sıra Batı şiirinden de izler vardır. Bu yönüyle Attila İlhan şiiri, bütün bunları içeren bir “birleşimdir.”
Özellikle Türk şiir birikiminden ustaca
yararlanmıştır. Örneğin, “müjgan’a aşk şarkılarında “(1) Divan şiirinin
şarkı türünden yararlanan şair; “zehra kardelin” (2) şiirinde masal tekniğinden
yararlanır. Çokça öne çıkmayan bu şiirde çağdaş bir masal formunda sevgisini
anlatır: “akşam oldu yine bastı karalar/varıp yıldızların kapısını çaldım
açtılar/yıldızlar uyanıp gözlerimden geçtiler (….) dağ dağa kavuştu/ben sana
kavuştum zehra kardelin (….) açıl susam dedin açıldı kalbimin kapıları/kırk
haramiler yol verdi sana (…) nur yüzüne yüzün aydınlığa dönsün /kalbim bir yol
sana gitmiş zehra kardelin “ .Bu şiiri
okurken adeta çocukluğumuzun masal dünyasına
gideriz. Attila İlhan bunu şiir
dilinden ödün vermeden ustaca sağlamıştır. Ayrıca destansı söyleyişler içeren
“ç koçaklaması, cebbar oğlu mehemme, mehmed sıradağları” gibi şiirlerde halk
şiirinin koçaklama geleneğinden yararlanmıştır. Bunu “ yasak sevişmek” (3) teki“ç koçaklaması”
için meraklısı için notlar (s.126-127) kısmında kendisi de “türk göçünün heybet
ve dehşetini fark etmeyeyim mi?(..) yazılsa yazılsa her şeyiyle türk olan bir destanla yazılır” diyerek
belirtiyor. Ahmet Kabaklı da bu şiirlerde
Dadaloğlu, Köroğlu, Kul Mustafa gibi halk şairlerinin yiğitçe söyleyişlerine
yaklaştığını yaslandığını belirtiyor.(4)
Şiirde söyleyişe verdiği önemle diğer
toplumcu şairlerden ayrılan şairin en önemli özelliklerinden biri geniş,
orijinal bir imge dünyasına sahip olmasıdır. “sarışın türkçe” “tutsak ustura
ağzında yaşamak”, “akşamların bir roman gibi bitmesi” gibi söyleyişler onun
şiirinde uçuşan imgelerden bazılarıdır. Bu bakımdan saf şiir anlayışına yaklaşan Attila İlhan
şiiri estetik formu her zaman gözeten bir tarzdadır.Şükran Kurdakul, şairin
şiirinde yaratmak istediği coşku
fırtınasını sürekli kılmak için “lacivert kanatlar”, “şimşeklerin kılıncı”,
“şarap rengi şafak” gibi tamlamalardan yararlandığını belirtiyor. (5) Bu durum öncülüğünü onun yaptığı Mavi dergisi
etrafında toplanan şairlerin bir özelliğidir.Onlar, “şiirin bütünüyle açık olamayacağını, anlam
kapalılığını şiiri düz yazıdan ayıran en önemli özellik olduğu görüşündedirler.”
(6) Attila İlhan ve arkadaşları Garip şiirine karşı çıkışlarıyla edebiyat dünyasında
ses getirmişlerdir. Kendisi “sisler bulvarı”nda şöyle diyor:“üzerinden yirmi
yıldan fazla bir zaman geçtiği için, rahatlıkla söyleyebilirim.bu
şiirler,inanılmaz derecede etkili olmuşlardır.garip şiiri’nin ülkemizdeki
saltanatını sarsan bunlardır.ozanların üzerinde de epeyce etkileri oldu sanırım.bunu
asım bezirci’nin kaleminden okumanız daha doğru olmayacak mı?bakın ne demiş:
“…attilâ ilhan, sisler bulvarı’ndaki şiirlerle türk şiir tarihinde ‘kendine
özgü’ bir çizgi çeker.bu çizgi öylesine yeni ve güçlüdür ki birçok şairi peşinden sürükler.” (7) Bu özgün
şiir anlayışıyla kimileri hep eleştirse de “romantizmden ödün vermeyen bir
toplumsal gerçekçiliğin” öncülerindir.
Attila
İlhan’ın şiirlerini tematik olarak incelersek bireysel ve toplumsal temaların hep iç içe
gittiğini görürüz ama nedendir halk
arasında bireysel şiirleri daha çok bilinmiştir. Edebiyatla biraz ilgisi
olanlar “ben sana mecburum” şiirinden bir bölümü hemen mırıldanırlar. Elbette
bireysel duyarlık içeren “ yağmur kaçağı, pia, üçüncü şahsın şiiri…” gibi
şiirleri önemlidir. Ancak o aynı zamanda, “yorgunlar sendikası, ç koçaklaması,
cebbar oğlu meheme, mustafa kemal, kadınlar havası” gibi şiirleriyle de
toplumsal duyarlılıktan uzak kalmamıştır. Sanırım bu, biraz da “popüler olana ilgiden”
kaynaklanıyor. . Aslında başından sonuna dünya görüşüne bağlı kalan, onu kuru
sözlerle değil kimi zaman en bireysel şiirlerinde de kullanan bir şairdir. “suna
su için koşma” için ‘meraklısına notlar’da şöyle diyor: “özlem şiiri mi? Belki. Yalnız ucundan
kıyısından, ‘aydınlığı sevdiğimi’ söylememe ne demeli? O yıllarda aydınlık da,
güneş gibi, gelecek iyi günlerin, dolaylı olarak ‘sosyalizm’in simgesiydi.” (8)
Attilâ İlhan’ın şiir ve sanat
anlayışını “Hangi Edebiyat” ve şiir
kitaplarının sonundaki “meraklısı için notlar” kısımlarından kendi
ağzından takip edebiliriz. Özellikle “meraklısı için
notlar” önce şiirlerin yazıldığı dönemle ilişkisi, sonra bölüm bölüm şiirlerin
hangi ortamda, nerede, niçin yazıldığı şairin poetikası vb. bakımlardan
edebiyat araştırmacıları için önemli değerlendirmeler, “otokritikler” içerir.
Şair,inceleyeceğimiz “ kadınlar havası”(9)
şiirinde Türk kadının durumunu çarpıcı bir biçimde dile getirmektedir. “yağmur
kaçağı”nın ‘meraklısı için notlar’ında bu şiir için şöyle der:” hannelise,
maria, zehra, suna,vs…bunlar şehirli, hatta yabancı kızlar öyle mi?aynı
günlerde, “kadınlar havası”nı yazıyorum, alın size memleketimin kadınları,
içinde yaşadıkları ağır koşullar, mutsuzlukları,sömürülüşleri vs.” (10)
Şiir, bir kadına (sevgiliye? ) seslenişle
başlar: “bir sen değilsin ki zeliha’da var”. Bu sesleniş , Faruk Nafiz’in
“Sanat” şiirini hatırlatır. “Yalnız senin gezdiğin bahçede açmaz çiçek.” Faruk
Nafiz , “Sanat”ta sadece İstanbul ve Batı’nın güzelliklerini işleyen
sanatçıları eleştirirken Attila İlhan da seslendiği kişiye Anadolu kadınlarını
hatırlatır. “bir sen değilsin ki zeliha da var/ zeliha’nın çığlık çığlığa
doğurmuşluğu /bir baş soğan gibi kırılmışlığı/ümmühan da var bir sen değilsin
ki .Şair Anadolu kadının ezilmişliğini Zeliha’nın çığlık çığlığa doğurmasıyla
simgeleyerek başlamıştır şiire. “bir baş
soğan gibi kırılmışlığı “dizelerini okuyunca bugün de kadının konumunun pek çok
yerde değişmediğini üzülerek fark
ediyoruz.
Bu
hatırlatış sadece bugün değil , geçmişi de kapsar. “ardemis’in kan kırmızı
sarhoşluğu” dizesiyle Artemis efsanesine gönderme yapar. Bu kadınlar, şairin
başını döndüren sevgi, saygı uyandıran analarımız, kız kardeşlerimizdir. Şiirin
devamında şair, sıkça kullandığı öyküleme tekniğiyle memleketimin bereketli
kadınları diyerek onları anlatmaya devam eder. Onlar dağda, bayırda, tarlada,
evinde durmaksızın çalışan ama ezilen emekçi kadınlarımızdır.
Kadınlarımızın
ezilmişliğini “göz yaşına ekmek bastığınız cevriye’dir/ beyaz beyaz ağlaması
bilmem niyedir” (…) “hatice nasipsiz keçisini sağıyor/huysuz ağa hatice’yi
sağıyor/zühre hatice’den sıtmalı doğuyor/bunda bir iş var soramıyorum”
dizeleriyle aktarır.
Şiirde
erkek egemen topluma bir isyan, bu duruma tepki, duygusal bir biçimde verilmiştir.
Huysuz ağanın Hatice’yi sağması, kadının bir eş olarak görülmeyip sadece cinsel
bir meta olarak görülmesini eleştirir.
Âttila İlhan şiiri yazdıklarıyla,
notlarıyla bizleri çağırmaya devam ediyor. Gönül ister ki, gerçek
edebiyatseverler onu sadece birkaç şiiriyle değil her yönüyle okusun,
yorumlasın…
Serkan
ELDEMİR
*Bu yazı Mavi Yeşil dergisi 96.sayısında (Kasım-Aralık 2015) yayımlanmıştır.
Not:Yazıda
, alıntılarda Âttila İlhan’ın orijinal yazım noktalama anlayışına bağlı
kalınmıştır.
KAYNAKÇA:
1.Yasak
Sevişmek,Attilâ İlhan, Ankara:Bilgi Yayınevi,2001,sf.86-89
2.Yağmur
Kaçağı,Attilâ İlhan,İstanbul:Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları,2014,sf.24,25
3.
Yasak Sevişmek,sf:126,127
4.Türk
Edebiyatı Tarihi, Ahmet Kabaklı,İstanbul:Türk Edebiyatı Vakfı Yayınları,4.cilt
sf.182
5.Çağdaş
Türk Edebiyatı,Şükran Kurdakul,Ankara:Bilgi Yayınevi,3.cilt,sf:291
6.www.edebiyatogretmeni.org/maviciler
7.
Sisler Bulvarı, Attilâ İlhan,İstanbul:Türkiye İş Bankası Kültür
Yayınları,2015,sf.147
8.Yağmur
Kaçağı,Âttilâ İlhan,İstanbul:Türkiye İş Bankası Yayınları,2014,sf:77
9.age.,sf:51,52
10.age.,sf:86
Hocam sizin sayenizde bilgi sahibi oldum çok teşekkürler Hasan SAÇAN
YanıtlaSilFaydalı olabildiysem ne mutlu.
SilBu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
YanıtlaSil